-
1 яблоня
-
2 появляться
несов.; сов. - появи́ться1) врз çıkmakстатья́ поя́вится за́втра — yazı yarın çıkacak
э́та пе́сня появи́лась неда́вно — bu şarkı yeni çıktı
у него́ появи́лась борода́ — sakalı çıktı, sakallandı
в го́роде появи́лись во́ры — şehirde hırsız türedi
у соба́ки появи́лись бло́хи — köpek pirelendi
на я́блоне появи́лись по́чки — elma ağacı tomurcuklandı
клубни́ка ещё не появи́лась (в продаже) — çilek daha çıkmadı
когда́ у него́ появи́лись больши́е де́ньги... — cebi para görünce...
появи́лась наде́жда — umut belirdi / doğdu
у меня́ появи́лось сомне́ние — bana şüphe geldi
у неё на глаза́х появи́лись слёзы — gözleri doldu
у него́ на лице́ появи́лась улы́бка — yüzünde bir gülümseme gözüktü
на телеэкра́нах появи́лись повто́рные програ́ммы — ekrana tekrar programlar geldi
2) ( показываться) görünmek, gözükmek, belirmek; çıkagelmek, sökün etmek, sökmek ( неожиданно)из-за угла́ появи́лись дво́е — köşeden iki kişi çıktı
он исче́з и не появля́лся три неде́ли — ortadan kayboldu, üç hafta görünmedi
отку́да-то появи́лась гру́ппа вса́дников — bir yerlerden bir takım atlı ortaya çıktı
3) ( возникать) ortaya çıkmak; belirmek; baş göstermek; türemekпояви́лись но́вые тенде́нции — yeni eğilimler belirdi / ortaya çıktı
появи́лась угро́за го́лода — açlık tehlikesi baş gösterdi
-
3 приносить
несов.; сов. - принести́1) врз getirmek; vermekпринеси́ дров — odun getir
приноси́ть дохо́д — gelir getirmek / sağlamak
э́то принесло́ нам побе́ду — bu bize zafer getirdi
он не принёс свое́й кома́нде ни еди́ного очка́ — takımına bir puan olsun getiremedi
он принёс кома́нде два очка́ — takıma iki puan sağladı
ринг принёс ему́ сла́ву — ring ona şöhret sağladı / kazandırdı
э́тот прыжо́к принёс ему́ второ́е ме́сто — bu atlayış ona ikinciliği kazandırdı
приноси́ть пользу — yarar vermek / sağlamak, yararı dokunmak
э́то большо́й по́льзы не принесёт — bu fazla bir yarar sağlamaz
э́то прино́сит бо́льше вреда́, чем по́льзы — bu, yarardan çok zarar verir
я́блоня не принесла́ плодо́в — elma ağacı meyva vermedi
любо́вь не принесла́ ей сча́стья — aşk ona mutluluk getirmedi
2) ( родить - о животном) doğurmak••приноси́ть благода́рность кому-л. — teşekkürlerini sunmak
-
4 расти
1) врз büyümek; bitmek (о растениях, волосах); boy atmak, boylanmak, sivrilmek ( становиться выше ростом)го́род растёт — şehir büyüyor
он рос в дере́вне — çocukluğu köyde geçmişti, köyde büyüyüp yetişmişti
э́то де́рево растёт о́чень бы́стро — bu ağaç çok çabuk boylanır
2) ( увеличиваться) artmak; genişlemek; kabarmak; ilerlemekнаселе́ние растёт — nüfus artıyor
дохо́ды расту́т — gelirler artıyor
их дру́жба растёт и кре́пнет — dostlukları ilerliyor, sağlamlaşıyor
вражда́ всё росла́ — düşmanlık kabardıkça kabarıyordu
расту́щее недово́льство — büyüyen hoşnutsuzluk
объём рабо́т растёт — çalışmaların hacmi genişliyor
сла́ва его́ растёт с ка́ждым днём — ünü günden güne yayılıyor
3) перен. ( совершенствоваться) büyümek, gelişmek, gelişmeler / başarılar kaydetmek4) (произрастать, водиться) yetişmek5) ( быть - о растениях) olmakв саду́ расту́т две я́блони — bahçede iki elma ağacı var
••там да́же трава́ не растёт — orada ot bile bitmez
-
5 сосна
См. также в других словарях:
cazibe kanunu — is., fiz. Yer çekimini belirten kurallar bütünü Newton un bahçesindeki elma ağacı cazibe kanununun keşfine yaramış. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamlanan — is., dbl. Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf: Evin önü. Öğretmenin kâhyası. Elma ağacı. Yeşil kitap gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
Аслым, Айлин — Айлин Аслым Основная информация … Википедия
meyvelik — is., ği 1) Meyve ağacı dikili, belirli büyüklükte yer, yemişlik 2) Meyve konulan kap, yemişlik Meyvelikte portakallarla bir tek elma vardı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
şeker — is., Far. şeker 1) Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yetiştirmek — i, e 1) Birini, bir şeyi gitmekte veya gitmek üzere olan bir kimse veya şeye ulaştırmak, ulaşmasını sağlamak 2) Vaktinde hazır olmasını sağlamak, tamamlamak, bitirmek Kitabı önümüzdeki aya yetiştireceğim. 3) Birini gerekli bir iş için tam… … Çağatay Osmanlı Sözlük